Merkez Ortaokulu İspanya Hareketliliği
Merhaba,
Biz, 22-26 Nisan 2024 tarihleri arasında iklim değişikliği ile mücadele konulu Erasmus+ projesi kapsamında “Think Green Act Clean” isimli İspanya Hareketliliği ’ne katılan Yenipazar Merkez Ortaokulu öğrencileriyiz. Bu yolculuğa üç öğretmenimiz eşliğinde beş öğrenci katıldık. Yedi gün süren bu programda yaşadığımız deneyimleri sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Hepimiz ailelerimizden binlerce kilometre uzakta olacağımız için biraz tedirgin olsak da ilk defa uçağa binecek olmanın ve yabancı bir ülkede bir hafta geçirecek olmanın heyecanı içindeydik. Her şeyden önce ise bu projede yer almanın bizim için çok güzel bir fırsat olduğunun farkındaydık.
Türkiye’den İspanya’ ya gidiş yolculuğumuz oldukça uzun sürdü. İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nda ailelerimizle vedalaştıktan sonra ilk uçağımıza bindik. Yaklaşık dört saat süren bir uçuşun ardından Barcelona’ya indik. Burada biraz bekledikten sonra ikinci bir uçakla Madrid’e gittik. Madrid’den sonraki durağımız tarihi Caceres şehriydi. Buraya beş saat süren bir tren yolculuğu sonrası ulaştık. Caceres’e vardığımızda hava iyice kararmıştı. İspanyol öğretmenler Pagi ve Isabel tren istasyonunda bizi karşıladılar. Daha sonra arabalara binip beş gün kalacağımız şehir olan Almendralejo’ya doğru yola çıktık. Almendralejo’daki ilk durağımız Colegio Ruta de la Plata Okulu oldu. Evlerinde kalacağımız İspanyol öğrenciler ve aileleri bizi okulun önünde karşıladılar. Kısa bir tanışma sonrası hatıra fotoğrafı çekip hepimiz konaklayacağımız evlere gittik. Öğretmenleriz de kalacakları otele geçtiler. Oldukça yorgun ve uykusuz olduğumuzdan gider gitmez hepimiz uyumuşuz.
Programın ilk günü İspanyol arkadaşlarımızın okuluna gittik. Bizi ellerinde Türk bayrakları ile büyük bir coşku ve heyecan içerisinde karşıladılar. Okulun konferans salonunda toplandık. Okul müdürünün açılış konuşması sonrası Türk, İspanyol ve Yunan ortaklar okullarını ve ülkelerini tanıttılar. Biz de ülkemizi, okulumuzu ve İlçemiz Yenipazar’ı tanıtan bir sunum yaptık. Ülkemizin tarihi ve turistik yerlerini, doğal güzelliklerimizi, yöresel yemeklerimizi, geleneklerimizi ve göreneklerimizi anlattık. Yabancı bir ülkede, yabancı bir topluluk karşısında İngilizce sunum yapabilmek bizim için çok gurur vericiydi. Öğleden sonra şehrin belediye başkanını makamında ziyaret ettik. Kendisi bizi şehirlerinde ağırladıkları için çok mutlu olduklarını söyledi ve hepimize hediyeler verdi. Günün geri kalan bölümünde ise İspanyol arkadaşlarımız ve aileleri ile vakit geçirdik.
Hareketliliğin ikinci günü İspanya’nın en büyük Roma antik kentine ev sahipliği yapan Merida şehrine gittik. Emekli Roma askerleri için yapılan antik kenti, Diana Tapınağı’nı ve Roma Müzesi’ni gezdik. Daha sonra Guadiana Nehri üzerine inşa edilen 751 metre uzunluğundaki “Puento Romano” isimli köprüde yürüdük. Bu köprünün günümüzde ayakta kalan en uzun antik Roma köprüsü olduğunu öğrendik. Öğle yemeğinin ardından Merida yakınlarındaki güzel bir göle gittik. Çevre kirliliği konusunda farkındalık oluşturmak için gölün etrafında çöp topladık.
Ertesi sabah saat 8.30’da şehrin en büyük parkı olan Parque de las Mercedes’de buluştuk. Projemizin başlıca amaçlarından birisi olan bisiklet kullanımını teşvik ederek karbon salınımını azaltmak olduğundan bu konuda da farkındalık yaratmak amacıyla, kasklarımızı takıp bisikletlerle ev sahibi okula gittik. Şehrin her yerinde bisiklet yolları olduğu için trafiğe takılmadan kolayca okula vardık. Yolda İspanyol öğretmenler güvenliği sağlamak için bize rehberlik etti. Gerçekten de çok eğlenceli bir aktiviteydi.
Okula vardığımızda öğretmenlerimiz işbaşı gözlem için İngilizce dersine girdiler. Biz de İspanyol ve Yunan öğrencilerle çeşitli derslere girdik. Karşılıklı olarak İngilizce konuşma fırsatımız oldu. Bu sayede daha fazla kaynaştık. Her ne kadar farklı kültürlerden de olsak ortak bir dille, sevgi ve saygı çerçevesinde birbirimizle rahatlıkla iletişim kurabildik.
Günün diğer yarısını Almendralejo’yu gezerek geçirdik. Caddeleri büyük akasya ağaçları süslenmiş olan Almennderojo ; yolları, kaldırımları ve mimarisi oldukça düzgün, tarihi dokusunu korumuş çok güzel ve temiz bir şehirdi. Yerlerde neredeyse hiç çöp yoktu. İlk olarak boğa güreşlerinin yapıldığı arenaya gittik ve burada yapının tarihi ile ilgili bilgiler edindik. Daha sonra ünlü Almendralejo şaraplarının ve şarapların yapımında kullanılan aletlerin sergilendiği şarap müzesini gezdik. Günün son etkinliği olarak tarihi Caralino Coranado Tiyatrosu’nda muhteşem bir Flamenko dans gösterisi izledik.
Perşembe günü, Almendralejo’da her yıl kutlanan San Marcos Festivali’ne katıldık. Önce bütün öğrenciler ve öğretmenler Hotel Acosta önünde toplandı. Daha sonra San Marcos Kilisesi’ne gitmek için binlerce Almendralejolunun da eşlik ettiği yaklaşık 6 kilometrelik geleneksel yürüyüşe katıldık. Üzüm bağları arasından geçen rotamız, çoğunlukla toprak yollardan oluşuyordu. Bahar mevsiminin ortasında olduğumuz için her taraf yemyeşildi. Rengârenk süslenmiş at arabaları ve traktörler arkadan bizi takip ediyordu.
Üç saatlik yorucu ama bir o kadar da eğlenceli yürüyüşümüz San Marcos Kilisesi’nde son buldu. Kalabalık, kilisenin önündeki yüksek merdivenlerde toplandı. Burada İspanyol müzikleri dinleyip geleneksel İspanyol danslarını izledik. Artık yavaş yavaş Almendralejo’daki süremizin sonuna geliyorduk. Ertesi gün Sevilla’ya gideceğimiz için bavullarımızı hazırlamamamız ve biraz da dinlenmemiz gerekiyordu. Bu yüzden birkaç saat daha vakit geçirdikten sonra eve gitmek için festival alanından ayrıldık.
Ertesi sabah Sevilla yolculuğumuz oldukça erken başladı. Ayrılmadan önce evlerinde bizleri beş gün boyunca misafir eden İspanyol ailelerle uzun uzun vedalaştık. Onlardan ayrılmak gerçekten çok zor geldi çünkü bizleri kendi çocukları gibi görmüş bizlerden ilgi ve sevgilerini eksik etmemiş ve bütün ihtiyaçlarımızı karşılamışlardı. Hiçbir zaman yabancı bir yerde olduğumuzu hissettirmemişlerdi.
İspanya’nın Endülüs bölgesinin başkenti olan Sevilla Avrupa’nın en güzel şehirlerinden birisi. Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunan birçok tarihi yapıyı barındıran kent oldukça canlı ve temposu yüksek. Her köşede bir Flamenko dansçısına veya sokak sanatçısına rastlamak mümkün.Sevilla’da ilk olarak deniz müzesini gezdik. Burada çeşitli deniz canlıları hakkında bilgi edindiğimiz interaktif bir seminere katıldık. Müzeden sonra içinde egzotik ağaçların, bitkilerin ve kuşların, heykellerin, yapay göletlerin ve şelalelerin bulunduğu çok güzel bir park olan Maria Lusia’dan geçerek Plaza de Espana’ya ulaştık. Meydandaki su kanalı, köprüler ve İspanyol, Rönesans, Arap mimarisinin izlerini taşıyan görkemli yapılar gerçekten çok etkileyiciydi.
Plaza de Espana’da bol bol fotoğraf çektikten sonra yaklaşık 15 dakikalık bir yürüyüşün ardından şehrin diğer önemli bir simgesi olan Sevilla Katedrali’ne vardık. Dünyanın en büyük gotik kilisesi olan bu ihtişamlı katedralin yapımı yüz yıldan fazla sürmüş. 16. Yüzyılın başlarında açılıncaya dek, bin yıl boyunca, dünyanın en büyük kilisesi İstanbuldaki Aya Sofya Kilisesiymiş. Ünlü kâşif Kristof Kolomb’un anıt mezarı da katedralin içinde bulunuyor.
Öğle yemeğinde İspanyol ailelerin çantalarımıza koydukları sandviçleri ve çeşitli atıştırmalıkları yedik. Daha sonra bir saatlik boş zaman verildi. Öğretmenler bir kafede dinlenirken biz de arkadaşlarla çevredeki dükkânları dolaştık.
Boş zamanımız bittiğinde Sevilla’nın tarihi dar sokaklarında gezintiye çıktık. Ardından şehri ortadan ikiye bölen Guadalquivir Nehri boyunca yürüyerek büyük bir alışveriş merkezine ulaştık. Burada yine alışveriş yapmamız için bir saat süre verildi.
Projemizin beş günlük İspanya programı o akşam saat 7.00’da sona erdi. Arkadaşlarımızdan ayrılırken gerçekten çok duygusal anlar yaşadık. Uzun uzun birbirimize sarıldık. Hemen hemen herkesin gözünden yaşlar akıyordu. Sadece beş gün gibi kısa bir süre beraber yaşasak da aramızda çok güçlü bağlar, ömür boyu süreceğini düşündüğümüz dostluklar oluşmuştu. Sloganda da dediği gibi Erasmus’un gerçekten de insanları bir araya getirdiğini ve yaşamları zenginleştirdiğini gördük. Beş ay sonra Türkiye’de buluşmak üzere vedalaştık. İspanyol öğretmenler ve öğrenciler Almendralejo’ya dönmek için otobüslerine bindiler. Otobüs gözden kayboluncaya dek birbirimize el salladık.
Yunan arkadaşlarımızla da vedalaştıktan sonra taksiye binip iki gün boyunca kalacağımız daireye gittik. Dairemiz oldukça geniş ve rahattı. Odalarımıza yerleştikten sonra yakınlardaki bir markete gidip gece yemek için atıştırmalıklar aldık. Akşam yemeğinde makarna pişirip hep beraber yedik. O gece geç saatlere kadar oturduk. Öğretmenlerimizle sohbet ettik, beş gün boyunca yaşadıklarımızı ve edindiğimiz deneyimleri konuştuk, çektiğimiz yüzlerce fotoğrafa tekrar tekrar baktık, yabancı arkadaşlarımızla mesajlaştık ve bol bol gülüp eğlendik.
Sevilla’daki son günümüzü de şehri gezerek geçirdik. Şehir merkezindeki mağaza ve dükkânlardan Türkiye’de bizi heyecanla bekleyen ailelerimiz ve arkadaşlarımız için hediyeler aldık. Görkemine hayran kaldığımız Plaza de Espana Meydanına tekrar gittik. Tarihi Orta Çağ kulesi Torro del Oro’ya çıkıp kenti ve Guadalquivir Nehri’ni havadan seyrettik.
Dönüş yolculuğumuz Pazar sabahı saat 5.00’da başladı. Önce hızlı trenle Sevilla’dan Madrid’e geldik. Madrid’in en ünlü meydanı olan Plaza de Mayor’da biraz vakit geçirdikten sonra önce İstanbul’a daha sonra İzmir’e uçtuk. Havaalanında bizi bekleyen ailelerimizle kucaklaşıp hasret giderdikten sonra Yenipazar’a dönmek için otobüse bindik.
Rüya gibi geçen bu bir haftalık Erasmus deneyiminin bizler üzerinde çok olumlu etkilerinin olduğuna ve olacağına inanıyoruz. Her şeyden önce günümüzün en büyük problemlerinden biri olan iklim değişikliği ve onunla mücadele konusunda farkındalık edindik.İngilizcenin global bir dil olduğunu ve bu dili öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu bire bir yaşayarak öğrendik. Bu sayede başta İngilizce olmak üzere yabancı dil öğrenme motivasyonumuz inanılmaz derecede arttı.Bir hafta boyunca yabancı insanlarla birlikte yaşamak, onlarla birçok farklı aktivitede yer almak, yabancı bir topluluk karşısında ülkemizi, şehrimizi, kültürümüzü tanıtan İngilizce bir sunum yapmak bize özgüven, girişimcilik ve sosyallik gibi önemli beceriler kazandırdı.
Ülkemizden binlerce kilometre uzakta bambaşka ülkelerde bambaşka hayatların, kültürlerin, dinlerin, gelenek ve göreneklerin yaşandığını gördük. Böylece farklılıklara ve farklı yaşam stillerine olan hoşgörümüz arttı.
Bu deneyimleri yaşamamızı sağlayan, başta İngilizce öğretmenimiz Yalçın Karaca olmak üzere, tüm öğretmenlerimize teşekkürü bir borç biliriz.